Yekun Mektubu, Mehmet A. Başkurt
Mim ( I. İklim)
Bu mektup yedi iklimin rengi gözlerine adanmıştır. Bu mektup aşkın en eski adına yazılmıştır. Bu
mektup tütsülü ormanlarda yazılmıştır. Ve her harfi yedi maden üzerine yedi ayrı hat ile ayrı yedi
zamana ve ayrıca yedi vadiden yazılmıştır. Bu kelamın hepsi Cam-ı Cem’dir. Daha ‘’ilk adımda
kaybolanların hikayesi’’ ve mirasıdır da. Benim mirasım gözlerindir. Gözlerin sanem taşı; siyah, parlak
ve ilahi.
(II. İklim)
Bu miras bana, sana, bize ve sizedir. Ne diyor bu miras? Diyor ki, hayattın bir sırrı varsa o da
yaşamayı bilmektir. ‘’Siz! Size, sis. Siz! Size, ölümü anlatan boşluksunuz.’’ Bu şiirin şerhi nedir? Şiirin
şerhi bir nevi şiirin şehridir ve bizim şehrimizde çoğumuzun bohçası rengarenk ve bomboş. Benim
bohçamda sen varsın. Sen, dalgın bir ebru, renkli ve Osmani.
Ra (III. İklim)
Manaya sığınan münzevilerin ürkekliği var üzerimde. Hesap söz yanılgıdır hep her zaman elbet.
Çünkü mana ruhtur ve gövdemizin hafızası ruhumuzun cildidir. Siz hiç ruhunuzla göz göze geldiniz mi?
Ben geldim. Nedir ruhumuzla göz göze gelmek? Tanrıyla göz göze gelmektir. Ve sen bir rüyasın. Çünkü
rüya, her rengi gören bir tanrıdır.
(IV. İklim)
Güzel bir sabahın otuzundayım. Sırtımda hırka, heybemde ekmek kırıntıları ve yenikli birkaç kitap
var. Gökyüzü bulutlarla dolu. Bulutların arkası mavi bir sonsuzluk. Babil’in, Asur’un, Kudüs’ün,
Kerbela’nın, Mardin’in ve Ortadoğu’nun altı bin beş yüzyıllık kadim tarihi üzerinde yalın ayak yol
alıyorum. Yollar toprak, yollar safran sarısı taş ve yollar ot dolu. Yol yok! Yollar her yere. Her tarafım
sarı harman ışıltısı dolu. Her bir taraf sensin. Çünkü sen sürme Süryani ışıltısısın. Ve ayrıca sen iki
zamanın sahibisin.
Dal (V. İklim)
Sahranın serabıdır saçların. Gözlerin kaya tortusu rengi oyuk gölge. Mevsim hangi iklimdi biliyorum.
Bazen zamana karşı durduğum doğrudur. O zamana karşı durduğum gün; zaman ve mekan denen her
şey matem ve buluttu. Kış, dilsiz ve ısırgandı. Tuzdan hayal heykeller arasında bir kör asa vardı.
Aşınmış tamburlarını saklayarak; taş sokaklarda iki adam yarışıyordu. Bu yarışın ve zamanın tam
ortasında; ela bir zaman, şaşırtıcı bir anlamsın sen.
(VI. İklim)
Hanların, surların ve cenglerin diyarından, Mardin’den yazıyorum sana. Taşın, Ahşabın, camın ve
reyhanın diyarından yazıyorum sana. Lamba alevinin dili sensin. Az önce ay ışığında süvariler geçti
yanımızdan. Şimalden cenuba, kendi diyarlarına, iniyorlardı. Bin nefesli bir gazeldiler. Ve senin
gözlerin sıcak bir kış kahvesiydi.
Nun (VII. İklim)
Nun Vadi’sinde yazdıklarım ve bildiklerim sadece sensin. Burada zamanın taciriyiz biz. Bulutları
rüzgara yükleyip giden. Zaman ve rüzgar yan yana olduğunda; saçların avuçlarımda karanlık, gözlerin
yıldız kuşağı olur. Çünkü; gülüşün sarılsam tanıyacağım tüm kainatı. İşte bu zaman ve mekanda; ruhun
rengi, ağırlığı ve mülkü aşk olur. Ve şunu biliyorum, sadece kalbin değil zekanın da kutbu aşktır.
Elbette ki sana sarhoşluğumu saklayamam. Ama seni ummak ne büyük Umman’dır.
Mehmet A. Başkurt
Yorumlar
Yorum Gönder